Benim Emzirme Hikayem

İşte benim emzirme hikayem, daha doğrusu serüvenim demeliyim, çünkü 17 aydır bilfiil emziriyor olmama ve bu işi gayet iyi becerdiğimi düşünmeme rağmen benim de çok inişlerim çıkışlarım, gidip gelmelerim, İndiana Jones modunda meydan okumalarım oldu.

İkiz kızlarım Alya ve Maya 35+1de tam da istediğim gibi sancılarımın kendi başlaması ve tüm gün sancıyı yaşadıktan sonra apar topar hastaneye girişimle ilk bebeğim Alya’nın ağlamasını duymam arasında 45 dk olacak şekilde doğdular. Ne yazık ki çok istememe rağmen normal doğum olamadı ama eşimin yanımda olması, ten tene temas gibi şeyleri tamamen olamasa da, kısmen gerçekleştirebildik. Bebekleri ten tene temas için, sezeryanım devam ederken ısrarla memeye istedim, doktorumla önceden konuştuğum için yalvar yakar yapabildik ama sadece Alya’yı alabildim ve dikişlerim yapılırken kısa bir süre de olsa emdi beni. Ve sonrasında da hep dolu dolu, uzun uzun emen Alya oldu, Maya’ ise nefesini iyi alamadığı için kuvöze gitti. Maya hep çok nazlı emdi, küveze girmiş olması ve ilk biberonla tanışmış olması da, bir etken olmakla birlikte, annelik içgüdülerim hep Alya’nın iyi emmesini bu ilk ten tene temasa bağladı.

Gelelim ilk günlere, gece 00:11 ve 00:12 de doğum gerçekleşti, sonraki saatler emzir, eşe dosta haber ver, emzirmeye çalış, süt sağmaya çalış, dinleneme vs. şeklinde tam bir kargaşa haliydi. Bebeklerime hastane sürecinde mama vermemizi söylediler, ben çok koyu bir anne sütü fanatiği olmama rağmen, küçük oldukları için çok problem etmedim, çünkü hamileyken dahi hep “benim bebeklerim nasılsa emecekler, etim de sütüm de yeter onlara” dedim. Emzireceğimden o kadar emindim ancak, emzirmenin sandığım kadar kolay olmadığını ama aslında bir o kadar da ekolojik olduğunu (büyük bir çelişki gibi görünse de) anlayacaktım. Kolostrum cok koyu ve sarı bir süt, hastanede bebeklerim çok minik olduklarından ememiyorlardı, Maya solunum sıkıntısı nedeniyle oksijen maskesi içindeydi ve çok sık alamıyordum yerinden, sağmaya çalışıyordum makine ile ama, bir şey gelmiyordu, gelen giden odayı dolduruyor, tam uyuyacakken gelen insanları misafir ağırlar gibi salakça karşılıyordum. Siz siz olun, doğumunuzu doğadaki tüm memeliler gibi size özel ve sakin yaşayın, kalabalık, anlamsız sorular ve yorgunlukla ne bebeklerinizi ne de kendinizi perişan etmeyin; ben doğum öncesi hastaneye kimseyi istemediğimden haber vermem diyordum ama o gün o mutlulukla heyecanla herkesi haberdar ettik, büyük hata!

Plasentaların rahimle olan ilişkisi kesilir kesilmez ameliyathanede gelen sütüm, şimdi odada gelmiyordu bir türlü, ama nasılsa gelecekti. Maya sıkıntıyı atlatamadığı için yenidoğan yoğun bakıma alındı ve ben hastaneden çıkarken bir bebeğimi, ciğerimin en büyük parçası ile orada bıraktım,. Allah hiçbir kadına bebeğini koynuna almadan eve dönmeyi nasip etmesin. Evde her 2 saatte bir emzirme mücadelesi vardı, Alya bir türlü uyanmıyor, uyandığında da çok minik ağzıyla memeyi ememiyordu bir türlü, (bu anlarda futbol topu poziyonu daha iyi işliyordu ilk birkaç gün) ben de hem ona ,hem de Maya’ya süt sağmaya çalışıyordum elle, kolostrumun en iyi elle sağıldığını içgüdüsel farketmiştim, annelik serüvenimde içgüdüsel yaptığım herşeyin en doğruları olduğunu farkettim). Önce elle sağıp memenin ucuna gelen kolostrumu Alya’nın ağzına değdiriyordum açlığını gidermek için, bu esnada eşimle beni görmeliydiniz, ben memeyi mıncık mıncık sağıyorum, ucuna damla geldiğinde Hüseyin (eşim) Alya’yı memeye yapıştırıyor, açlığını biraz aldığımızı düşününce 20 dakika Alya’yı emzirmeye çalışıyordum, sonra bebeği anneanneye teslim edip elle sağmaya devam ediyordum, meme ucuna gelen her damlayı eşim şırınga ile tek tek topluyordu.

Kolostrum makine ile sağılamıyor, sağılsa da hazneye, toplamak çok ama çok zor, her damlası altın değerinde olan bu sütü ziyan etmemek lazım. İlk 5 ml’lik şırıngayı doldurduğumuzdaki sevincimizi görmeniz lazımdı, merdivenleri koşarak çıkıp zafer çığlığı atan Rocky yanımızda halt etmiş.

O 5 mm'lik şırıngalar 2 gün sonra yetişmemeye başlayınca 20 mllik şırıngalara terfi ettik ki, mutluluğumuz yine görülmeye değerdi.

Günlerim Alya’yı uyandırmaya çalış, emzirmeye boğuş, süt sağ, yoğun bakıma git Maya’nın başında ağla, ona ağladığını çaktırmamaya çalış şeklindeydi. Sezeryanlıyken 30 km hızla bile viraj dönmek ne acı verir yaşayan bilir, ama sırf bebeğim memeyle buluşsun diye her gün 30 dk uzaktaki hastaneye Ankara trafiğinde gidip geldim.

Doğumdan önce Özgül Kalkır diye bir melekle tanışmıştım, ama onu normal bir insan sanma gafletindeydim o sıra. Bana “ doğum olmuş, mutlaka uğrayın, emzirme ile ilgili konuşalım” dediğinde “ben hastaneye gidip gelince 42 km maraton koşmuş gibi oluyorum, bir de diğer bebeği alıp nasıl sana gelem a güzel insan?” diye içimden homurdanmıştım, ne kadar salak olduğumu 1 gün içinde öğrenecektim. Alya ememedikçe evde ağlama krizlerine giriyordum, Maya yok diye zaten her an ağlamaya hazır ben, 60 dk’nın 70’ini ağlayarak geçiriyordum. Dedim ki bir bildiği vardır bu güzel kadının, bir gidelim bakalım, gittik o sıcacık gülüşü ile bizi karşıladı, konuştu, anlattı, üstümden omzumdan tonlar kalkıp gitti, beni dik oturttu, omuzlarımı rahat bırakmamı istedi, bebeğin karnını tam karnına çevir dedi, bebeğimin minicik ağzına kafam kadar olmuş memeyi büyük bir ustalıkla ve naziklikle tıkıştırdı, evet resmen tıkıştırıyorduk çünkü burun delikleri toplu iğne başı kadar olan bebenin ağzının, serçe gagasından hallice olduğunu düşünürsek, o çene bir türlü açılamıyordu. Bebeğim 30 dk emdi, emdi, emdi, ağzından sütler akarak kendini bıraktı ve ben huzurla dolu ayrıldım o hastaneden, eve geldik 2 saat sonra yine maratona başladık ama bebe yine emmedi, boğuştuk, didindik, şırıngayla sağılmış sütü verdik sonunda yine, kah emdi kah ememedi, ertesi gün ağlaya zırlaya binbir endişe ile yine Özgül hanımın yanındaydım, yine aynı ritüeller, sohbet ederken kendi kendine emen, hem de harika emen bir bebe, “Sen burada kendini güvende hissediyorsun, akışına bırakınca da sen de o da harika beceriyorsunuz bu işi” dedi, kendini bırak dedi, annelik ve emzirme ekolojiktir, neden sen emziremeyesin ki dedi, her kadın bu endişeleri yaşıyor, ama aşılıyor, sen de aşacaksın dedi, ben yine 90 kiloya ramak kalmış bedenimle 50 kilo hissederek kelebekler gibi uçuşan ruhumla ayrıldım oradan, küveze gittim, ilk kez Maya’yı mememe aldım, bebeğim bana hasret kalmış gibi, 20 dk emdi emdi emdi, harika tuttu mememi, gözlerimin içine baktı ve ben hem mutluluktan, hem de bebeğimi yine orada bıraktığım için cehennem ateşlerinde yanarak şu an bu satırları yazarken olduğu gibi, vücudumdaki her bir tüy havada şarıl şarıl ağladım. 8 günümüz bu şekilde geçti, Alya’yı emzir, süt sağ, hem Alya’ya hem Maya’ya sütleri adaletli dağıt, (artık şırıngadan süt saklama poşetine terfi ettim), mama hazırla Alya’ya ver, uyu, yorgunluktan gebermiş şekilde uyu, uyan emzir…. 

Maya'yı 8. Gün eve getirdik, 2 gün daha 15-30ml mama desteği veriyoruz şırınga ile, ama döke saça boğuşa boğuşa. Dedim ki “e bu bebelerin ikisi de emiyor, uyuyorlar, kaka çiş durumları iyi, bu mama kapları ortadan kalksın artık, memeye son gaz devam, bu böyle devam etmez kardeşim” dedim kendi kendime ve 10. gündeki mama, son mamamız oldu.

Bu süreçte ilk nelere çok dikkat ettim, birincisi hamileyken “Tomrisin emzirme notları”nı tek tek yorumları, soru cevapları ile okudum (Tomris de hem ikiz hem tekiz annesi harika bir insan ve genetik alanında çalışan çok başarılı bir hekim), bu notlar tüm emzirme sorunlarına harika çözümler öneriyor. Bir yorumda Tomris şöyle diyordu “lohusanın 40 günü emzirme kampı şeklinde geçmeli”. Benim 4 ayım emzirme kampı şeklindeydi, emzirdim, sağdım, su içtim, yemek yedim, 10 dk bile fırsat bulsam uyudum ki, 30 dk uyuduğumda memelerim şişiyordu, yoğunluğuma oradan pay biçin. Tomris aslında emen bebe varken sağmayı gereksiz buluyor ama içgüdülerim ve şişen ama küçük bebelerin söndüremediği memelerim bana her emzirmeden sonra sağ diyordu.

4 ay bu şekilde emzirdim, sağdım, uyudum, yedim. Her gün 3 lt bazen fazla su içtim, protein ağırlıklı beslendim, her gün 2 yumurta yedim, her yemeğimi nerdeyse etli yada kıymalı yedim, kaynar yaptım içtim, günde 3 bardak humana still tea içtim, bol bol sütlerim oldu.

Kızlarım 1.5 aylıkken yazlığımıza geçtik, seyahatten mi, o dönem çok gergin olduğumdan mı, küvezin etkilerinden mi bilemiyorum Maya meme grevi yapmaya yani memeyi reddetmeye başladı, emme zamanı ısrarla memeyi alıyor sonra 2-3 dk içinde memeyi bırakıyor, kavga ediyordu. Çok zorlayıcı, sinir bozucu, isyan ettirici bir süreç bu, ve ne yazık ki 7. Aya kadar boğuştuk bu durumla. 40-50 dk emen bebek 5 dk içinde memeyi bırakmaya başladı, hakikaten 4. Ayında artık kilo alımı da iyice düşmeye başladı ama Özgül hanım ve kızlarımın doktoru çok sevdiğim AylinTarcan sayesinde hiç mama vermeyi düşünmedim bile, hep memeye tekrar döndürmeye çabaladım, Tomris’le yazıştım, La Leche League sorumlusu Natalia ile görüştüm, Özgül hanım’ı havaalanlarında sıkıştırıp ağladım, Maya’yı hep yalnız, loş ışıkta, uyanır uyanmaz yada uyku arasında, kimseyle muhatap olmadan, sevdiği bir müzik bulup açarak (caz severdi hasbam) emzirdim. İlk zamanlar ikiz emzirme yastığı ile (Amerika’dan gelen arkadaşıma rica etmiştim sağolsun ta oralardan kocaman yastığı taşımıştı bana) birlikte emzirip zaman kazanıyorken, şimdi her emzirmem 1.5 saatten aşağı düşmüyordu.

2. aydan 4. Aya kadar evde yapayalnız olduğumu, Alya’nın kolik ve hiç uyumayan bir bebek olduğunu, Maya’nın yanında biri olunca emmediğini söylersem tablonun imkansızlığı biraz gözünüzde canlanır sanırım. Eşimin paçalarına sarılırdım nolur işe gitme bugun diye. (annen neden yoktu derseniz bu çok ayrı ve çok yıpratıcı ayrı bir yazı konusu olur) yardımcılar aşırı paralar istediğinden ve biz tek maaşla yaşadığımızdan birini bulamıyorduk, en sonunda 4. Ayda yardımcım oldu (babamın yarı finansörlüğünde) ve ben Maya’yı yalnız rahat emzirmeye başladım.

Bu döneme kadar genelde 3 saatte bir emzirdim, aslında gak dese meme guk dese meme vermeli bebeğe, ancak ben zaten birini emzir, diğerini emzir, yemek ye , maksimum yarım saat uyu derken 3 saati buluyordum, açıkçası bazen huysuzlandıklarında oyalıyordum, çünkü kocaman olan totom tepsi modundaydı artık emzirmekten, Allah’ın çok sevdiği bir kulu olarak meme ucu yarası yaşamadım, mutlaka her emzirme sonrası kendi sütümü mememe sürdüm ve memeler kuruduktan sonra kapattım, sütyen kullanmadım (ne yazık ki memelerim diz hizasından hallice şu an) ve göğüs pedi yerine emzirirken diğer memeden akan sütü toplamak için, meme kalkanı kullandım; bunlar da etkili olmuştur sanırım. İlk 1 ay zaten eve misafir kabul etmedik Maya sebebiyle, sonra da yazlığa gittik, yazlığımız Karaburun’da ve yolu uzak olduğu için tek tük insan geldi, sonra da Ankara’ya döndük , en samimi eş dost akraba İzmir’de kaldı, gelemediler, Ankara’daki ekibi de ancak hafta sonu kabul edebildiğimizden misafir ağırlama seremonileriyle vakit harcamadım.

Gelelim meme grevinin durumuna, 5. aydı ve ben artık Alya’yı emzir, Mayayı emzir, süt sağ olayından çok bıkmıştım ve artık psikolojim bozulmuştu. Biberonla anne sütü alan ilk bebek bu olmayacak dedim ve hastane tipi sağma makinası kiraladım (kendi makinam elektrikli çift taraflı iyi bir markanındı, ancak sağdıktan sonra mememde halen süt kaldığını hissediyordum, ve her öğündeki süt ihtiyacı her gün artan bebeğime süt yetiştirmem için etkili sağan bir makinaya ihtiyacım vardı). Her emzirmede, Alya’yı emzirdikten sonra Maya’yı 10 dk emzirdim, hemen süt sağmaya başladım, burada bir parantez daha açıp, sağarak bebeklerini besleyen anneleri tebrik etmek istiyorum, ama aynı zamanda nolur biraz daha uğraşın hemen pes etmeyin demek istiyorum; çünkü süt sağmak delirtici bir iş, bir kere her an makinaya bağımlısın, gezemezsin, elektrik prizi ve mahremiyet bulamadığın bir yere gidemezsin, sağma aralarındaki süreyi aşamazsın, steril biberonun olmalı, her sağma sonrası makinanın parçalarını temizlemek zorundasın (burada Tomris’in önerisine uyup ben akşamları bir kez makina parçalarını steril etim, gün içinde sağıp aletleri buzdolabında beklettim) 2 ay daha bu şekilde geçti , Dedim ki, bu bebe emdi emdi, emmedi mama alan ilk Türk bebesi olmayacak, benden bu kadar, artık daha fazla sağmayacağım, ve saate bakmadan ne kadar önce emdi, bu emmesinde 10 dk mı 15 dk mı diye saymayı bırakarak, sadece istediği her an ve istediği kadar, ama 5 dk ama, 15 dk ama,3 dk emzirdim bebeğimi, 15 gün içinde baktım ki memeye tamamen döndü  Maya, ve bir daha gündüz biberonla süt vermedim (gece uykuya yatarlarken daha çabuk olduğu için yatmadan süt sağıp ertesi gece yatırırken babası Mayayı biberonla beslerken ben Alya’yı emzirdim). 12. Ayları dolduğunda artık süt sağma makinasını günde bir kez dahi olsa görmek istemiyorum diyerek rafa kaldırdım, ve gece yatarken de dahil bir daha hiç biberon vermedim Mayaya.

İlk 7 ay sadece anne sütü ile besledim bebeklerimi, erken doğdukları için 1 ay geç ek gıdaya geçtim, 12 ay boyunca da ana gıda anne sütü oldu, hep önce emzirip 1-1.5 saat sonra ek gıdalarını verdim. Maya 5. Ayda gece beslenmek için kalkmayı bıraktı, ancak ben 6. Ay bitene kadar gece Alya’ya kalktığımda onu da uykuda emzirdim, sonra baktım bırakınca uyuyor gece hiç emzirmemeye başladım, ancak Alya’yı emzirip Maya’nın memesini sağdım gecenin bir yarısı, sırf süt üretimi azalmasın diye (ama evdeyim ben, yani gündüz her istediği an emebiliyor bebeklerim, çalışan bir anne olsam bu kadar erken gece beslenmesini bırakamayabilirdim); hiçbir gece ilk günlerinden itibaren emzirmemezlik, “aman babası sağılmış süt versin, mama versin ben uyuyayım” demedim, gece süt üretimi en çok olduğu için memeleri mümkün olduğunca boşalttım ki daha çok dolsun. Bebeklerimi emzirirken bir kez dahi izbe, sıcak ve karalık emzirme odalarını kullanmadım, emzirme örtümü taktım, illa ısrarla örtü istemediklerinde sağımı solumu kontrol edip emzirdim bebeklerimi.

İlk zamanlar bir memeyi bir tam gün birine veriyor, sonraki sabah diğerine bu memeyi veriyordum, böylece Alya her iki memeyi de çalıştırıyordu ve her öğün bu değişikliği yapmadığım için ön süt son süt dengesini koruyorduk, yalnız Maya’nın grevinin en yoğun olduğu 4. Ayda artık Maya çok süt üreten sağ mememi çok acıtmaya başladı, baktım ki sol memeyi daha iyi emiyor, meme tahsisi yaptım, sol Maya’nın sağ Alya’nın artık. Şimdi meme meme diye tutturduklarında yere oturuyorum, herkes kendi memesine kendi gelip alıyor. Emerken birbirlerinin gözünü oyup, tekme tokat girişiyorlar o ayrı, ama çok keyifli oluyor birlikte emzirmek.

 

Emzirmenin ve süt üretiminin 3 altın öğesi var,

1.si sık sık emzirmek, emzireceğiz ki memeler boşalsın ve daha çok süt gerekiyor sinyalini alarak daha çok üretsinler,

2.si su içmek ve proteinli beslenmek, sıvı aldıkça sütünün coştuğunu görüyor insan, mesela yazın karpuz yediğimde memelerim ağrırdı doluluktan, protein de besleyiciliğini arttırıyor.

3.sü uyku. Fazladan 1 saat uyuduğum günler çarşaflar ıslanırdı akan sütümden ve memelerimin ağrısından uyuyamaz olurdum.

 

Bunun dışında en önemli şey kendine inanmak ve gerçekten çaba sarfetmek. Özgül hanım gibi bilgili, sakin ve özgüvenli bir emzirme danışmanı ile ilk günden görüşmek çok önemli. çok okumak, doğru kaynaktan, mesela La Leche League’in emzirme sanatı kitabını, Tomris’in emzirme notlarını okumamış bir anne yeterince çaba sarfetmiş saymasın kendini lütfen. İkiz annelerinin mottosu “iki meme iki bebe” olsun lütfen, doğaya baktığınızda köpekler, kediler tek seferde 8-10 bebek emziriyorlar çünkü o kadar memeleri var, e bizim de 2 bebemiz, 2 mememiz var neden yapamayalım, Allah, Tanrı, Yaratıcı her neye inanıyorsak, doğadaki türler içinde en donanımlı ve üstün insan ırkını kılmış, neden diğer memelilerin yapabildiği doğal bir şeyi biz yapamayalım ki?

Üyesi olduğum ikiz annesi gruplarında şunları çok sık okuyorum, “2 aylıkken sütüm kesildi, 3 günlük bebeklerim sütüm yetmiyor, 3 ay emdiler sonra hep sağarak verdim” Bakın tüm bu cümlelerin sebebi olabilecek her şeyi ben de yaşadım ama yılmadım, yılmayın, olacak göreceksiniz. Her emzirmede tek tek bebeklerle uğraşmasaydım, arkasından sağmasaydım, eşim beslesin ben kalkmayayım deseydim, biberonla mama verseydim, ilk günler zaten damla damla sütün geleceğini, bebeklerin midesinin bir fındık, bir vişne kadar küçük olduğunu okumasaydım, meme grevinde nasıl aşarımın peşine düşmeyip, pes etseydim bu cümlelerin hepsini ben de kuruyor olacaktım gördüğünüz gibi. Tüm bunları ben çok iyi bir anne yada ulvi bir yaratık olduğum için değil, öğrendiğim, zaman ayırdığım ve çabaladığım için başardım; yaşanabilecek her aksiliği yaşamama rağmen oldu bu, yani herşeyin çözümü var, anne sütü bu çabanın her saniyesine, her damla gözyaşına değecek kadar kıymetli olduğu için ve sorunların aşılabileceğine canlı bir örnek olduğum için anlarıyorum. Sağlıklı bir annenin böbrekleri vücudunu harika temizliyorken, kalbi teklemeden çalışıyorken, karaciğeri, midesi, beyni her fonksiyonunu yerine getiriyorken neden memeleri, yaratılış sebebi olan fonksiyonlarını yerine getiremeyip 2 bebeyi neden emziremesin ki?

Kendinize inanın, bebeğinize güvenin, sabredin, çaba sarfedin, ve doya doya emzirin. Ek gıda için acele etmeyin, ortalama 70 yıl yemek yiyecek zaten bu bebe, hepi topu 2-2.5 yıl anne sütü alabilecekken mahrum etmeyin.

Şimdi kızlarım 17 aylık oldular, size bunları yazarken baktım ki gerçekten çok zorlu yollardan geçmişiz, çok ağlamışım, çok mutlu olmuşum, çok yorulmuşum, ama hepsine değmiş, iyi ki emzirmişim, iyi ki kendime bu tatmini yaşatmış, bebeklerimle bu bağı kurmuş ve ömür boyu onlar için risk oluşturabilecek bazı şeylerden sütümle onları korumuşum.

Hepinize bol sütlü, bol emmeli günler diliyorum.

 

Sevgiler.

Deniz Adar KİREMİTÇİ


Etiketler : emzirme, hikaye, sizden, mektuplar
Kasım 30, 2016

YORUMLAR

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Doldurulması zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.

2016 © Özgül Kalkır. Tüm Hakları Saklıdır.